23 Mart 2011 Çarşamba

Can Yücel'in zulasından şarap çıktı. Bu arama taramada sonrası bir falaka şiiri yazıldı. Şiir açılan, şiire açılan, şiirle açılan her kapı şen olsun..

Yaşam akıp giderken Can Yücel ile ilgili bir haber geldi. Geçmiş yıllara dönük bir haber.

Fakat çok ilginç bir haber. Haberson blog için uygun. Şöyle oldu. İlk haberde karpuzun yaşamı bir şiir gibi akıp gidiyor, dedim.

Ozanlar buna çok bozuldular. İleti atıyorlar.

Diyorlar ki, karpuzun yaşamı, bıçağın altında şiir gibi akıp gidiyorsa, şiirin yaşamı da karpuzun yaşamı gibi bıçak altında mı?

Çok merak etmişler! Ben de merak ettim.

Bakın ayrıntı gibi görünüyor. Bir bakalım!

Yaşam gelip geçerken ayrıntılarla yiten pek çok şey olur. Tadını aldıp ayırdına varamadığımız anlardır bunlar.

Karpuzun yeri, yurdu toprağı bellidir. Her yerde karpuz olmaz.

Şiir böyle mi ya! Her yerde ve koşulda şiir olur mu olmaz mı? Şiirle karpuz arasındaki bir ayrıntı farkı ortaya çıkacak. Salt bu değil başka şeyler de var. Bir de hapishane imgelemi var. Bakalım!

Paradoks şuradadır! Hapishaneye giren üzüm, şaraba dönüşür!

Her şey her koşulda olmaz dedik ya! Can Yücel'in zulasından şarap çıktı. Bu arama tarama sonrası bir falaka şiiri yazıldı.

Şimdi bakın, üzüm giriyor, şarap çıkıyor, şarap giriyor şiir çıkıyor. Paradoksları izlemek olası mı? Can Yücel kanıttır ve tanıktır.

Rüzgar gibi geçmek ve iz bırakmak. Can Yücel bunu nasıl başardı? Olay şöyle gelişti. Hapishanede bir arama tarama oldu orada şarap bulundu. Can Yücel'in zulasında hem de.

Şarabın da karpuz gibi yeri yurdu bellidir. Üzümden sirke de olur, pestil de olur... Tansık buradadır! Olur da yerini bulursa. Demek yerini bulmuş ki hapishaneye giren üzümler orada şarap mayasına kavuşmuşlar. Ne yapalım!

Brezilya’dan samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuzun tadına hiçbir diyecek yok, dedim. Hapishane zulasında şarap bulunduğu için bir falaka şiiri çıkıp geldi. Paradoks şuradadır!

Yaşam gelip geçerken ayırdına varmakta geç kaldığımız nice güzelliklerden birisi de şiirdir. Şöyle ki o sırada akıp giden şiir gibi ömrümüz de var. Eksi 5 ile 7 derece soğukta, buraya bir şiirin gelmesi de bir tansıktır! Her yerde karpuz olmaz ve şarap olmaz. Bir başka paradoks şuradadır! Her yerde şiir olur, yazılır, söylenir.

Çünkü şiir gibi ömrümüz var! Tükense de ömrümüz, şiir gelir ve hapishane bile olsa orası, gelir ve şiir gibi üretir şiir ömrümüzü...

Bunu da sizlerle paylaşmak istedim. Hasan Ali Yücel'in ve onun oğlu Can Yücel'in kulakları çınlasın! O günden bu güne birşey değişmemiş Türkiye'de. Bu olayın üzerinden kırk yıl geçmiş...

Bir müze/ev var orada, Datça'da. Her ozanın, her yazarın, her ressamın imreneceği bir anıt... Kızları yaşatıyorlar... Ne güzel...

Yetmişli yıllar Türkiye anısı olarak Stockholm’e ulaşan bir şarap ve bir şiir öyküsüdür bu. Can Yücel'in kızı Güzel Yücel anlattıydı.

Şiir açılan, şiir'e açılan, şiir'le açılan her kapı şen olsun!

Facebook, şiir ve karpuz meraklıları, kulaklarınıza küpe olsun.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 23 Mart 2011, Stockholm

26 Şubat 2011 Cumartesi

Brezilya’dan hem de samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuz öyküsüdür bu. Karpuz için kusursuz yaşam, kusursuz bir şiir gibi akıp gidiyor...

Vattenmelonen är det. HaberSON, i dag den Söndag 23 Januari 2011/Bugün Pazar, 23 Ocak 2011. Bir karpuz!

This is a watermelon. Det är en vattenmelon.

Değerli İzleyici,

Bugün 23 Ocak 2011, Pazar ve yer Stockholm.

Yaşam gelip geçerken ayrıntılarla yiten pek çok şey olur.

Tadını aldıp ayırdına varamadığımız anlardır bunlar.

İşte bir karpuz! Karpuz deyip de geçmeyelim! Bakın!

Bu karpuzun da bir arkaplanı var. O da ne? Şu!

Yeri yurdu, mevsimi ve bunların topluma yansıyan bir ederi tutarı var. Konuya giriyorum.

Değerli İzleyici,

Bugün 23 Ocak 2011, Pazar ve yer Stockholm. Ne demektir tüm bunlar? Şu demektir!
Bu karpuz bugün biraç dakika önce masanın üzerindeydi. Birkaç poz verdi maknen gibi.

Obje oldu açıkçası. Objektif onu görüntüye alırken bayağı hoşlandı da bu durumdan.

Şimdi düşünelim! Bir karpuz ne denli ciddiye alındığını görüyor! Hoşuna gitmez mi!

Üstelik biraz sonra yenilip yutulacağını da bir an unutarak! Olsun!

Karpuz da biraz mutlu olsun. Nasıl olsa bıçak araya girecek! Sonunda bu da oldu.

İşin öteki yanı şudur! Bu karpuz bu ay, kış ortasında Brezilya’dan kalkıp Stockholm’e gelmiş.

İyi gelsin de! Kilosu 5 İsveç kronu. Türk parası ile hemen hemen bir lira.

Görünen köy kılavuz istemez!

Eksi 5 ile 7 derece soğukta, buraya bir karpuzun gelmesi bir tansıktır!

Mucizedir! Ben de bu tansıklığı buraya bir anı olsun diye getirdim.

Bu karpuz üç kilonun biraz üstündeydi.

Şöyle ki bunu, karpuz ülkesi olan Orta Anadolu’da şimdi bu mevsimde bulamazsınız.

Brezilya’dan hem de samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuz öyküsüdür bu.

Buradan alacağımız hisse nedir?

Değerli İzleyici,

Şu da var! Herşeyden bir ders çıkarmak! Bu da zorunluluk değil!

Bakın yaşam kusursuz bir şiir gibi akıp gidiyor... Ne güzel!

Böyle duyumsadığınız an yok mu hiç?

Bağışlayın lütfen, işinize karışmak olmasın öte yandan!

Brezilya’dan samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuzun tadına hiçbir diyecek yok!

Kusursuz bir şiir gibi akıp gidiyor...Paradoks şuradadır!

Yaşam da akıp gidiyor o sırada! Şiir gibi bir karpuz!

Şöyle ki o sırada akıp giden şiir gibi ömrümüz de var.

Bunu sizlerle paylaşmak istedim. Evet! Şu da var!

Tadını aldığımız fakat ayırdına varamadığımız neler neler vardır...

Yaşam gelip geçerken ayırdına varmakta geç kaldığımız nice güzellik...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 12 Ocak 2011, Stockholm