20 Şubat 2012 Pazartesi

Stockholm Antika Fuarı, tüm eğilimleri sarsarak sona erdi. Son gün bir Anadolu Kelim'i buldum.

Antikanın paradan daha hoşnutluk verdiğini söyleyen antikacılar konuşuyor...

Son gün Anadolu'dan, Türkiye'den ne var ne yok diye bir daha baktım. Bir boğa yontusu gördüm. Hitit sandım. Meğerse Çin kaynaklı imiş. Dördüncü yüzyıldan. Onun çektim. Ben Hitit, Anadolu beklerken doğal ki düş kırıklığı oldu.

Sürdürdüm ve ilk görüntü ile ekrana aldığım kelim'i buldum. 1800'lerden ve 28 bin İsveç kronu alıcı bulamamış.

Boğaya gelince şaşıracaksınız! Seksen beş bin İsveç kronu, alıcı bulamamış. Küçük bir şey. Fakat antikacılar için çekimli.

Bu arada antika fuarı pekçok konu içeriyor, diyelim. Düş gücü yetmez bunu görmeden anlamak için. Neler yok...

Bu tür fuarlarda ben çokluk şunu düşünürüm. Türkiye'de fuarcılık bu konulara giriyor mu? TÜYAP Kitap Fuarı'nın olduğu salonlarda neler oluyor kitaptan başka? Bu fuarın danışmanı Sevgili Deniz Kavukçu ile ve Genel Direktörü Sayın Sunay Girgin ile bu konuyu konuşamadım. Fakat dikkatlerini çekiyorum. Kendileri de çok iyi bilirler. Çok ilginç bir sektör. Sağdaki dolap, 78 bin İsveç kronu ve yapımı 1890.


Türkiy'de bu sektör ne durumda? İkinci el mobilyalardan söz eden yok. Antikalar... Bunların arasında Bizans falan arayacak değiliz. Son yüz yıllık antika eşyalar sergileniyorlar mı?Şimdi bakalım, şu dolap 68 bin İsvaç kronu yüz yıllık...
Salt bunlar da değil, yemek takımları, porselenler de var...

Çok büyük çok görkemli bir sektör, çok merak ediyorum Türkiye'deki durumu. Mal varsa alıcı da vardır. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Bu sektör ekonomik çöküş falan dinlemez. Alır, satar yine o parayı geri getirir. Çünkü ikinciel değil bunlar.
Şimdi afedersiniz! Paranız var, diyelim! Böyle bir salonda yemek istemez mi insan! Alın size bir Napolyon çağı takımları...
Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 20 Şubat 2012, Stockholm